Özel Arama

   
  Daglarca
  Sevgiliydi...Gidecekti
 
sOn NeFesim SenDe KaLmış öLemiYoRumM...
 
Bekleyenler İçin
Bir ayak sesi duymayayım
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir sarı saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Her şey bana seni hatırlatıyor
Gökyüzüne baksam
Gözlerinin binlercesini görürüm
Bir rüzgâr değse yüzüme
Ellerini düşünmeden edemem
Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer
Tadı senden gelir
Yediğim yemişlerin
İçtiğim içkilerin
Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı
Bu emsâlsiz hüzün
Seni beklediğim içindir

Resmine bakamaz oldum
Uykulardan korkuyorum artık
Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan
Şu sedir hâlâ gelip oturmanı bekliyor
Şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni
Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada

Ve şu saat geldiğin anda
Durabilir sevincinden
Zaman çıldırabilir
Çünkü benim dünyamda
Ölümsüzlük, seni sevmek demektir.

Bir çocuk doğmayı bekler
Bir ağır hasta ölmeyi
Bitkiler yağmur ve güneşi bekler
Yalnız bir kadın sevilmeyi
Ve düşün ki bir adam
İçinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi
Seni bekler
Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi

Sen gelinceye kadar
Pencerem kapalı duracak
Rüzgâr gelmesin diye
Artık perdeleri açmayacağım
Gün ışığı girmesin diye
Sonra kahrolacağım
Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta
Ve günlerce gecelerce haykıracağım
Nerdesin diye, nerdesin diye

Bir gün bu kapıdan sen gireceksin
Biliyorum
Ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek
Yıllarca sonra
Öldüğüm gün bile gelsen
Bütün bu bekleyişlerimi ve öldüğümü unutup
Çocuklar gibi sevineceğim
Kalkıp sarılacağım ellerine
Uzun uzun ağlayacağım.

Ümit Yaşar OĞUZCAN


Kahraman Tazeoğlunun dilinden;

Bir kız geldi bana dediki:Ben birini seviyorum..O,doğuda büyüdü,doğunun kültürü ile yetişti ve o doğduğunda,onun başını bağlamışlar...Beşik kertmesi bilirsiniz..Ama o kız o çocuğu seviyordu ve hiçbir zaman birleşemeyeceklerdi..Hep vapur yolculuğu yaparlardı.Bir gün asla birleşemeyeceklerini anladıkları gün,o kız o çocuğa bir mektup yazdı...Mektubunda ''parrmağında doğrusunun izi vardı diyordu..'' O mektubu bana verdi..O gece o çocuk o mektubu dinledi.Ben yayında okudum..ve o mektubu yazan kız bu ülkeyi terketti ve gitti..Son geceseydi..İşte o mektup...




Standart Sevgiliydi ve Gidecekti - Kahraman Tazeoğlu, 


Bir gün gidecekti yanık kozalarıma bir tane daha ekleyecektim… o gidecekti O yüzden bilsin istemedim
Ne içimi sancıtan, bakışlarına yüklediğim anlamı ne de yüreğimi yüreğine yasladığım o baharı, bilsin istemedim…
Gidecekti, içime basa basa terk eyleyecekti, ‘canım’ dese de ‘cananını’ içinde taşıyacaktı
Yüklemsiz yolcuklara çıkacaktı sevgili, öznesini Haliç’e bırakıp gidecekti
Bilsin istemedim, desem zamansız sevdalar büyüyecekti içimde, büyük bir ihtimal yaşayacaktık en alını sevdanın, desem eflatun gölgelerle yeşerecekti aşk
İhtimal ya, Atilla İlhan’ın Pia’sı gibi olacaktım, aşk tahayyüldür diyecektim ve başladığı yerde bitecekti
Müptelası olduğum o mistik düşlerimden yara alacaktım hem de en morundan ve o yarayı yok etmek için kısa mesafelerde yolculuk yapacaktım,
Bir limana varacaktım, renksiz gölgelerin peşinde onu kovalayacaktım bir yan flüt sesi duyduğumda sevdama yenik düşecektim,
Öyle en alından gülecektim, gözlerime oturttuğum Haliç’le gitme diyecektim ama o gidecekti, fonda bir yan flüt sesiyle…sol yanım sızım olacaktı


hani o bırakıp giderken seni bu öksüz tavrını takmayacaktın
alnına koyarken veda buseni yüzüme bir türlü bakmayacaktın
gelse de en acı sözler dilime uçacak sanırdım birkaç kelime
bir alev halinde düştün dilime hani ey göz yaşım akmayacaktın


Hiç beklemediğim bir anda bir gün yanıma oturdu… Biz ikimizdik Anlamış gibi baktı göz bebeklerime Gözlerimin yeşilinde aradı sevdanın alını
Diyemedim, ama yüreğimi yüreğine çoktan yaslamıştım İzinsiz Aşkta izin aramam ki ben sevgili O da yüreğini bana verdi
Ama diyemedi ki ‘ bu yolculuğa birlikte çıkalım’ Ama ben o yolculuğa çoktan çıkmıştım, elimi eline verdim… ve kısa metrajlı bir film başladı…
O kendini anlattı, ben susmanın erdemlik sayıldığı bir öğretiyle dinledim
En çok vapur yolculuğunu severdi vapura bindik, içimden en sancılı şarkıları dinledim, içimin sandığından tek tek çıkarıp…
Bu yolculuk hiç bitisin istemedim ‘karaya varmayalım sevgili olur mu’ dedim içimden utanarak Duymadı
Biz ikimizdik bir vapur yolculuğunda Film(mimiz) karaya vardığında bitecekti ya, camdan maviye baktım yaklaşıyorduk,
içime bakıp bakıp ona yaslandım, içine almak istedi ama başkaları, ‘başkaları’ diyordu, biliyorum… sesine vermese de bu cümleyi duyuyordum


Sevgiliydi ve gidecekti Vapur karaya yanaştı hatırlayıp hatırlayıp yanaklarıma tuzlusu dökeceğim an geldi, film bitti
Diyemedi, suskular biriktirdi heybesine, gözlerime yalancı baharlar yükledi Sessizce ‘hadi’ dedi Ben göğsüne yaslanıp ağlamak isterken o gitti
Yanımı yanına verdim ‘hayır’ demedi Ama gitti Bir başaksını taşıyordu içinde sevgili, söylemese de suskularına asmıştı onu
Bindiğim bütün salıncakların ipine astığım aşk gibi… Tanımlayamadığım gülüşüyle yanımda oturuyordu
Beni dinlemek istedi bakamadım sevgiliye, hala filmi düşünüyordum, neden, neden karaya vardık sevgiliNeden karaya vardık


bozduk yeminleri yine düştük yollara bir yer var içimde sevdalar
bir yer var içinde korkular bir yer var ki yar gidemiyorum
bir yer var içimde sevdalar bir yer var içinde korkular bir yer var ki yar gidemiyorum
biri sana benzer gül gibi biri bana benzer kül gibi biri kana benzer akar gider biri yare benzer
biri sana benzer gül gibi biri bana benzer kül gibi biri kana benzer akar gider biri yare benzer

Tekrar sordu ‘ sevgili hayat nasıl gidiyor’: sığ bir soruydu anlamlar yüklemeye çalışmadım
Hala ikimizdik, en yakınımdaydı, elimi uzatsam tutar mıydı sevgili…?


Uyanıverdim sonraya, eflatun düşlerimi içimdeki mezara gömdüm Filmin bazı karelerini yok saydım
Sorunun cevabını almak isteyen sevgilinin yüzü yüzümdeydi, ne dememi bekliyordu ki, ‘hayat mı’ dedim gülümsedim
Anlamıştı iç cebime iliştirdiğim hüzünlerimi Ben film gibi son bekliyordum içini toplayıp gitmesini ama hala yanımdaydı sevgili
Yüzüne baktım, masum bir kent soyluluğu taşıyordu ‘ama’lı cümleler geçiyordu gözlerimden İçinde ‘doğrusu’nu bekleyen kırıkları vardı
Ortak edemedi beni kırıklarına ‘hadi’ dedi filmdeki gibi, ayağa kalktı, ‘doğrusu’na gidiyordu Beni yanına almadı, ‘canım’ dedi ‘cananını’ geçemedi
Zaman affetmeyecekti niceleri gibi, askıda bırakacaktık bu aşkı ve hep hatırlayacaktık, bir muammanın peşinden neden koştugumuzu…


Karaya varmıştık Parmakları parmaklarıma kavuşmadı sevgili’nin… Parmağında ‘doğrusu’nun izi vardı kavuşamadı,
Bildik aile terbiyesinin öğretisini taşıyordu, suçtu kimilerine göre bu suça ortak etmekti gitti sevgili
Diyemedim, yüklemsiz bir yolculuğa çıktı, öznesini sulara bırakıp İçinin ‘doğrusu’na gitti şimdi
Şimdi hangi yolculuğa çıksam, iç cebime iliştirdiğim hüzünlerimden alıyorum Ne zaman bir şiir yazsam ‘sevgili’ye diye not düşüyorum
Ama soramadım sevgil’ye, kırıklarını öğrenemedim sevgilinin ‘Sol yanın acıdığı için’ diyemedim biliyorum ama sol yanını nerde acıttığını bilmiyorum
‘doğu’da mı acıttın, yoksa giderken geride bıraktıkların mı acıttı Yüreğimi yüreğine yasladığımda içine söz geçiremediğin o an mı acıdı
Ne zaman sevgili? ne zaman
Benden duyamadıkların mı yoksa senin söyleyemediklerin mi acıttı…
Yaşantına ‘yaşantına ‘katık’ yapmadığın şimdi mi sevgili’ nerdesin yüreğinin en doğusun da mı? Eflatun gölgelerin kaldı geride…
‘Hadi’ bu kez ayrılık için değil, yanını yanıma vermen için,
‘HADİ’ EN ‘DOĞU’ YANINLA SEV BENİ


 


BİR SUS PAYI BÜYÜKLÜĞÜNDE ÖMRÜM KALDI

VE BEN SUSTUM..!

 
 
  Bugün 5 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı! Sitenizesayac.com  
 
}